Rimbaud ve arkadaşları kurdukları dergide tuhaf bir ifadeye yer verirler; ‘’Mantıklı İsyanlar’’ Fransız filozof Alain Badiou’ysa bu ifadenin felsefenin mutlak arzusu ve gerçekliğinde yatan varlık meselesinde yer aldığından söz eder. Peki, mantıklı isyanlar söylendiği kadar düşündürdüğü gibi, kulağa hoş gelmesiyle beraber her daim mümkün müdür?
Yüzyıllar önce derde dert olan, binlerce yıldır akli melekeleri yerinde olan insanları rahatsız etmiş meseleler aynı argümanlar ve kalıplar içinde çözülmedikçe, zamanla erimiyor aksine kendini yeniden yaratarak var olmaya devam ediyordu; etmişti de.
Baskıyla bezenmiş dönemin ortalarında, özellikle ana akım medyanın kontrolünün iktidar tarafından tornistan edilmesinden sonra en muhafazakarından en sekülerine herkesin özgür olabildiği, aynılaşabildiği yegane alanı şüphesiz sosyal medya ve internet yayın platformalarıydı. Black Mirror’ı seyreden şeriatçıyla You hayranı sekülerin arasında bir fark yoktu. Fark vardıysa da biz öyle görmüyorduk, neticede anonim bir bilinmezlikle tüketiyoruz. Aynılaşabilirliğin ve fark gözetmeksizin benzerliğin birbirine yaklaştığı bu simülatif evren birilerinin canını sıkmaya başlamalıydı.
‘’Tanrı her şeyi kontrol edebilecekken neden insanı yarattı?’’
Tanrısallaşma iktidarın en büyük arzusudur. Yaşanan deneyimlerin sonunda Tanrı olma arzusu, devamındaysa kendine yetememe yani yokluk belirtisi, yok olmak çözümüyle son bulan bir hal alır. Egosantrik meseleler üzerinde düşünüldüğünde insanı irdeleyen bir durumu olarak da düşünebiliriz bunu; her şey doğanın bir taklidi, insanın kopyasıdır. İkili ilişkilerin temelini ele alıp felsefe tarihini, günümüzü ve geleceği yazabiliriz. Bu konuyu neden sakız gibi oradan oraya çekiştiriyorum? Sakız olabilecek bir durum olduğunu anlatabilmek adına. Tanrılaşmanın son raddesinde her yöntem denenir ve Tanrı kendisini yok sayan olarak gökyüzüne yerleşir; toz bulutudur bir çocuğun zihininde.
‘’İktidar her şeyi kontrol edebilecekken neden interneti yarattı?’’
İktidardan izinsiz sokağa adım atılamaz. İktidar mutlaktır, değiştirilemez. Bu konuda net bir cevap mevcut; ‘’Çünkü insanız!’’ Küçük dünyaların küçük masallarında dolanan Ortadoğu insanı Amerika’nın insanıyken, Ortadoğu’nun Tanrısı, Allah’ın da ruhu olmaya çalışıyor. Oysa Allah kendini ispatlama gereği duymayacak kadar gerçekken, Tanrı felsefik bir hale bürünmüşken, insan neden insana kendini gösterme ve bu hazzı bir kaç yasayla, genelgeyle, KHK ile onaylatma çabasına düşüyor?
‘’Netflix yokken biz ne seyrediyorduk?’’
Torrent vardı. Dizileri yayınlayan internet siteleri dahi torrentten indirip dil dosyalarını da çevirmenlerden temin ederek içeriği yayınlıyorlardı. Netlfix ve gelecekteki benzeri platformlar bu kara düzeni daha legal ve kapitalist bir sisteme oturttu. Torrent’ten porno film dahi indirmek serbestken, ulaşılabilirliği bu kadar gerçekken, para verip edindiğin bir üyeliğin içindeki sahnede sigara yerine çiçek görmek sinir bozabilir ancak hemen sinirlenmeyin, sansürün sadece internet bazlı gelmesi için önce tüm kitapların yakılması gerekiyor, kitapların yakılmasının artık mümkün olmadığında hemfikirsek sansür melesine devam edelim.
‘’Netflix varken biz ne seyrediyorduk?’’
ABD menşeili bir platformdan hizmet almak için öncelikle kredi kartı sahibi olmanız gerek. (Malum paypal’ı hadım ettiler) Kredi kartınızın olması yetmez, bunu her ay düzenli ödemeniz gerek; aksi halde çekilemeyen tutar karşısında üyeliğiniz dondurulur. Herhangi bir çocuk da babasının kartını alıp gizlice bu işlemi yapsa dahi sonraki dönemde anlaşılacağından konu ebeveyn denetimine giriyor şayet ebeveyn denetimi yoksa zaten 18 yaşı çoktan aşılıp kredi kartı alınmış demektir. O halde hür iradesiyle yaşamak isteyen birisine saygı duymamak ne demek oluyor? Postdramatik bir dönemin başlangıcı demektir bu. İktidarı yıpranan erkin, dramatize sonrası döneme hapsolup kendini yediği mazlum bir arazi, çöl ortasında buzdolabında oturan yalnız kedi. Netflix varken biz ne pornoya özendik ne cinsiyetimizle ilgili sorun yaşadık ne de anlamadığımız bir şeyleri anlıyormuş gibi yaparak kendimize pay biçtik. Sadece seyredip keyifli birkaç saat geçirdik.
‘’İktidar yaşarken insan neden yaşamakta diretti?’’
İnsan iktidardır. Güç iktidarda, insan güçtedir. Kaçsak da kaçmasak da; kaçabilmeyi göze alsak bile.